Mezopotamya’da Kanunlar | Mezopotamya'da Mahkemeler Nasıldı?

 Mezopotamya’da Kanunlar | Mezopotamya'da Mahkemeler Nasıldı? , Mezopotomya'da Ceza Kanunları Nelerdir? Mezopotamya'da Kaç Tane Kanun Vardı?

Kanunların Oluşum Süreci ve Mantığı

Tarih boyunca bütün toplumlarda olduğu gibi Sümerliler de yazılı hukuka örf ve adet hukuku ile geçmişlerdir. M.Ö. 3000 yıllarından kaldığı tahmin edilen, elimizde Sümerlilere ait ev, tarla, eşya gibi malların satışına ait, belirli formlarda yazılmış ve tanıkların da belirtildiği belgelere rastlanmıştır. Bu türden belgelerin düzenlenmesi gereği bize gösterir ki, insanlar satın aldıkları malların aslında satılmadığına ilişkin iddiaları ve malın geri alınmasını engellemek istemiştir. Bu belgeler bize, artık Mezopotamya‟da yaptırımları da içermekte olan bir hukukdüzeninin ve buna bağlı olarak bir hukuk geleneğinin oluştuğunu göstermektedir. Mezopotamya‟da yazının resim karakterinde olduğu devirlerde dahi, “yaşlılar meclisi” nin bulunduğuna ve bu meclisin toplumda söz sahibi olduğuna ilişkin işaretlerin bulunması, belgelerde çeşitli meslek adlarına ve kral, bey ve şehir beylerinin bulunduğuna ilişkin kelimelere rastlanması, Mezopotamya‟da Sümerlilerin çok erken devirlerde teşkilatlı siyasi cemiyete sahip olduğuna ve bu cemiyetin de bir hukuk anlayışına ve kurumlarına sahip olduğunu gösterir. Fakat kültür ve devlet anlayışı şekillendikçe kanun yapma gereği hissedilmiştir

Kanun Metinleri ve Özellikleri
 1. Urukagina Adaletnamesi:


Urukagina Adaletnamesi bilinen ilk Sümerce hukuk metnidir. M.Ö. 2400 yıllarında yazıldığı tahmin edilmektedir. Bu metnin bir kanun mu yoksa bir adaletname mi olduğu hususunda çeşitli görüşler mevcuttur. Metin kanun yapma geleneğine uygun olarak üç kısımdan oluşmaktadır. Bir prolog, kanun metni yerine talimatlar içeren kısım ve bir epilogu bulunmaktadır. Prolog kısmında Lagaş beyi ile rahiplerin işbirliği yaparak halkı nasıl sömürdükleri anlatılmaktadır. Daha sonra yolsuzluk yapan memur ve rahiplerin görevden uzaklaştırıldığı belirtilir ve yeni vergi ve fiyat ayarlamaları ilan edilir. Epilog kısmında ise, Urukagina‟nın yaptığı yeniliklerden, özgürlükleri yeniden tesis edişinden ve tanrının sözünü yerine getirdiğinden bahsedilmektedir. Adaletnamenin amacı, önceki iktidar döneminden kalma yolsuzluk ve huzursuzlukları kaldırmaktır. Getirilen reformlar arasında en dikkat çekici olan, boşanmalarda erkeğin ödediği ağır nafakanın kaldırılmış olmasıdır89. Nafakayı ödeyemeyen erkek, karısının tekrar başka bir erkekle evlenmesini engellemiyordu, böylece çok kocalılık(poliandri) durumu ortaya çıkmaktaydı. Bu düzenlemeyle çok kocalılık durumunun önüne geçilmektedir ve eğer bir kadın birden çok eş alırsa suya atılma(ordal) cezası almaktadır90.

2. Urnammu Kanunu:


Eski Mezopotamya‟da bulunmuş ve tam olarak kanun metni diyebileceğimiz belgedir. M.Ö. 2100 yıllarında III. Ur Sülalesi‟nin ilk kralı olan Ur-Nammu tarafından yapılmıştır91. Kanunun uzun bir prologu ve kırka yakın maddesi bulunmaktadır. Kuşkusuz daha fazla maddesi ve epilogu da bulunmaktaydı ancak tabletler kırıktır, mevcut hükümler de bozuktur, çoğu tam anlaşılamamaktadır. Prolog, teolojik, tarihi ve ahlaki olmak üzere üçe bölünebilmektedir. Teolojik kısımda, tanrılar tarafından nasıl kral seçildiğinden bahsedilmektedir. Tarihi kısımda, Ur-Nammu‟nun egemenliğini memleketin üzerinde nasıl tesis ettiği anlatılmaktadır. Ahlaki kısmında ise, eski iktidar döneminin ahlaksızlıkları ve yolsuzlukları anlatmış, Ur-Nammu‟nun reformları ile bunları düzelttiğini, tartı ve ölçülerde yeni ayarlamalar yaptığını belirtmektedir92. Kanunda yer alan hükümler genellikle, usul hukukuna ilişkin olarak yalan suçlamalar, mülkiyete ilişkin olarak kaçak köleler, ceza hukukuna ilişkin olarak yaralamalar ve aile hukukuna ilişkin olarak da evlilik konularına ilişkindir93. Kanunun en dikkat çekici özelliği ise oldukça insancıl bir yapıda olmasıdır. Gerçekten de, sadece üç hükmünde ölüm cezası ve bir hükmünde hapis cezası görülmektedir. Diğer hükümlerde genel olarak para cezası uygulanmaktadır. Kanunda pek çok değerin yükseltildiği ve pek çok menfaatin korunduğu gözükse de, genel olarak daha yüksek sınıfların menfaatinin korunmasının öncelikli olduğu gözden kaçmamaktadır.

3. Ana-ittişu Kanunu :


Hem Sümerce hem de Asurca yazılmış bir kanun metnidir. Asurlu katiplere Sümerceyi öğretmek için iki dilde de yazılmıştır. şlk kelimesi Ana-şttişu olduğu için bu adla anılmaktadır. Tam olarak kimin tarafından ve ne zaman yazıldığı belli olmamakla birlikte, bazı maddelerinin Urnammu Kanunu‟na benzemesinden ötürü III. Ur Sülalesi zamanında yazılmış olabileceği sonucu çıkmaktadır95. Kanun metninde aile hukukuna, köle kiralanmasına ve fiyat tespitlerine ilişkin hükümler bulunmaktadır.

4.Lipit-iştar Kanunu:



şsin şehrinde hüküm süren şsin Sülalesi‟nin beşinci kralı olan Lipit-şştar tarafından yapılmış bir kanundur. Tahmini M.Ö.1920‟lerde yazılmıştır. Lipit-şştar ve sülalesi sami kökenli olduğu halde kanun Sümerce yazılmıştır. Bunun sebebi, son Sümer devleti olan III. Ur Sülalesi‟nin egemenliğinin daha yeni çökmüş olması ve şsin şehri halkının çoğunun Sümerli olmasıdır. Dini olarak da Sümer kültürünün etkisi hala devam etmektedir97. Ancak, bu durum kısa bir süre sonra değişmiş ve Sümerce sadece okullarda öğretilen ölü bir dil halini almıştır.
Kanunun bir prologu, bir epilogu ve günümüze kalmış okunabilen kırka yakın maddesi bulunmaktadır. Prolog ve epilog kısmı kendisinden ikiyüz yıl sonra yazılmış olan Hammurabi Kanunu ile büyük benzerlikler göstermektedir. Her iki kanunun prologunda da, kendilerinin memlekete adalet getirmek ve Sümer ve Akkadlıların bedenlerini hoş etmek için tanrılar tarafından göreve çağrıldıklarından bahsedilmektedir.

5. Eşnunna Kanunu:



Sadece Akkadça olarak yazılmış, elimize geçen ilk kanun metnidir102. Hammurabi Kanunu‟ndan kısa bir süre önce yazıldığı tahmin edilmektedir. Lipit-şştar, Urnammu ya da Hammurabi Kanunu‟ndan farklı olarak, bu kanun yapan kişinin adıyla değil de, yapıldığı şehrin adıyla anılmaktadır103. Bunun sebebi kanunun giriş kısmının kırık olmasıdır. Tam olarak hangi zamanda ve hangi kral tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Kral Daduşa olarak tahmin edilse de, aksi görüşte olanlar da vardır.
ġekil açısından incelendiğinde en dikkat çekici nokta, bir epilog ya da bir prologun bulunmamasıdır. Sadece kısa bir girişi vardır. Burada kralın tanrı Enlil tarafından seçildiğine ilişkin vs. ifadeler bulunmaktadır. Kanun altmışa yakın hüküm içermektedir104. Eşnunna Kanunu‟nda hükümler çeşitli şekillerde yazılmıştır. Genel olarak “eğer”, Akkadça ifadesi “şumma” kelimesi ile hükümler başlamaktadır. Ayrıca “bir adam ki…”, “awilum şa” ifadesi ile başlayan hükümler de vardır. Fiyat ve kiralama durumlarına ilişkin hükümler ise “bir tüccar…meyecek…” şeklinde formüle edilmiştir105.
Kanunun bir epilog ya da prologunun bulunmaması, kanunun düzenlenmesi ya da planı hakkında genel bir tablo görmemizi zorlaştırmaktadır. Gene de hükümleri bölümlere ayırabilmekteyiz. Kanunda en geniş yeri fiyat ve kira bedellerinin ayarlanmasına ilişkin finansal konulara yönelik hükümler tutmaktadır. Aile hukukuna ilişkin hükümler de mevcuttur. Bu hükümler daha çok düğün hediyelerine, çocukların bakımı ve yetiştirilmesine ve boşanmaya ilişkindir. Borçlar hukukuna ilişkin hükümler, borç iddiası ve haksız haciz konularına yöneliktir. Bunlar dışında, emanete, köleliye, kamu görevlilerinin görevlerini kötüye kullanmalarına ilişkin maddeler de bulunmaktadır. Kanunda en dikkat çekici nokta ise, kamu güvenliği ve refahını ilgilendiren, ev bekçisinin sorumluluğu, zayıf duvarın ev sahibine verdiği zarardan ötürü sorumluluk ve hayvan zararlarına(köpek ve öküzlerin) ilişkin hükümlerdir.
Kanun hükümleri incelendiğinde birçoğunun daha çok yüksek sınıfın menfaatlerini koruduğu gözlemlenmektedir. Pek çok fiyat ve kira bedellerinin ayarlanmasına ilişkin hüküm bulunmaktadır. Bu durum bize gösterir ki, alıcı ve satıcılar, piyasadaki düzensizliklere ve beklenmeyen durumlara karşı korunmaktadır. Ayrıca mal sahibinin menfaatinin korunduğu gözlemlenmektedir. Emanet, kölelik, hayvan(öküzler) ve tarım alanlarına ilişkin hükümlerde çalınma ya da hasar görme karşısında tazminat cezası düzenlenmektedir. Eşnunna Kanunu‟nda yer alan hükümlere ilişkin son olarak şunu diyebiliriz, kanunda kamu güvenliği ve refahına yönelik ve sosyal değerleri destekleyici nitelikte aile hukukuna ilişkin yukarıda değindiğimiz hükümlere yer verilmiştir106.
106 VERSTEEG,
Eşnunna Kanunu ile Hammurabi Kanunu arasında çok yakın benzerlikler mevcuttur. Hatta Eşnunna Kanunu‟nun, Hammurabi Kanunu‟na Lipit-şştar‟dan daha çok benzediği söylenebilir. Bunun sebebi iki kanun arasındaki zaman bakımından yakınlık olabilir. Ayrıca hem şsin hem de Eşnunna kentlerinin daha sonra Babil devletinin sınırları içine alınması da bu yakınlığı yaratmış olabilir. şki kanun arasındaki fark Hammurabi Kanunu‟nun daha kapsamlı ve sistematik oluşudur. Ayrıca Eşnunna Kanunu daha çok zirai nitelikte hükümler içermektedir. Gayrimenkullerde müşterek aile mülkiyeti anlayışı hala kuvvetlidir ve bu nedenle doğal ekonomiden para ekonomisine geçiş sürecini temsil etmektedir. Hammurabi Kanunu ise ekonomik hayatla ilgili daha fazla ve detaylı hükümler içermektedir. Son olarak, Eşnunna Kanunu‟nda pek çok hüküm yaptırımsız olarak kalmıştır, ancak Hammurabi Kanunu‟nda daha hükümler etkili yaptırımlarla desteklenmiştir.

6.Hammurabi Kanunu:



M.Ö. 1750-1700 yılları arasında kırküç yıl hüküm sürmüş olan kral Hammurabi tarafından yapılmıştır. Babil Krallığı‟nın altıncı ve en büyük kralıdır. Hammurabi tek tek bütün komşu şehirleri zapt ederek büyük bir imparatorluk kurmuştur. Hammurabi Kanunu hem daha önce yapılmış olan kanunların ve örf adet hukukunun bir derlemesiyle hem de zamanın yeni çıkan ihtiyaçlarını dikkate alınarak oluşturulmuştur108.
Hammurabi Kanunu‟nun aslında bir kanun olarak vasıflandırılamayacağını ileri sürenler vardır. Bu görüşü savunanlara göre, Hammurabi Kanunu dönemin mevcut hukuk sisteminin tamamını oluşturmamaktadır. Ayrıca, ne prologunda ne de epilogunda, mevcut hukukun ve hukuk meselelerinin tümünün kanun tarafından ele alınacağı ileri sürülmemektedir. Örnek olarak ana-baba ya da başka bir akrabanın öldürülmesi fiilinin kanunda düzenlenmediğinden bahsedilmektedir. Bir başka nokta ise binlerce hukuk metni ve belgelerin arasında kanuna bir atfın bulunmadığı iddiasıdır. Bu sebeple bu kanun hükümlerinin aslında, çeşitli vakalarda, gözlemlerle oluşturulmuş bir takım prensiplerden başka bir şey olmadığı ileri sürülmektedir109.
Ancak, Hammurabi Kanunu‟nun uygulamasına ilişkin elimizde pek çok hukuki metin ve belge bulunmaktadır. Ayrıca kanunun çok sayıda kopyasının bulunması, uygulanmasındaki yaygınlığı göstermektedir. Mezopotamya‟da ortak ve yaygın bir örf adet hukuku vardır, bu da bazı benzerliklerin olmasını doğal kılmaktadır. Sonuç olarak şunu diyebiliriz ki; Hammurabi Kanunu, eski hukuk metinleri ve örf adet hukukunun kısmen tadilatlar yapılarak derlenmesi ve yeni ortaya çıkan ihtiyaçların göz önünde bulundurulmasıyla oluşturulmuş, kendi içinde bir sistematiği olan bir kanun metnidir. Kuşkusuz ki, kendi zamanı açsından mükemmel oluşuna rağmen, derlemeler sebebiyle, bazı tekrarlar ve tezatlar içermektedir110. Ayrıca ülkede uygulanan hukukun tamamını da içermemektedir111.
Hammurabi Kanunu bir prolog, bir epilog ve ikiyüzsekseniki civarında hüküm içermektedir. Genel olarak kanunda yer alan hükümler “eğer”, “şumma” ifadesi ile başlamaktadır112. Hammurabi Kanunu‟nu, diğer kanunlardan ayıran en önemli özellik ise, epilog ve prologu da dahil olmak üzere diğer kanunlardan çok daha uzun, detaylı ve sistematik oluşudur. Daha önce de belirttiğimiz gibi yaptırımlar açısından da daha etkilidir.
Kanunun prolog ve epilogu edebi bir üslupla yazılmıştır. Oldukça destansı ve ilahi bir tarzı vardır. Hatta kimine göre, kanunun edebi değeri, hukuki değerinin üzerine geçmiştir113. Kanun maddeleri ise açık bir dille yazılmıştır.
Prolog kısmında baş tanrı Marduk hakkında övücü sözler bulunmakta ve Marduk ile adalet tanrısı ġamaş tarafından nasıl kral seçildiğinden bahsedilmektedir. Ayrıca Hammurabi, adalet ve doğruluğu tesis ettiğinden, Babil ve komşu şehirlere huzur ve refahı getirdiğinden söz etmektedir. Söz konusu şehirlerin adlarını ve Hammurabi‟nin bu şehirler üzerinde ne zaman hakimiyet kurduğunu incelediğimizde, bu kanunun iktidarının yirmiiki ila yirmiüçüncü yıllarında yapıldığı anlaşılmaktadır. Epilog kısmında ise aynı hususlar tekrarlanmakta ve ilave olarak, halkın ağzından şikayetleri sildiğinden, zenginin fakiri, güçlünün zayıfı ezmesinin engellendiğinden bahsedilmektedir. Son olarak, gelecekteki kralların ve insanların bu kanununa uyması öğütlenmekte ve kanunun yazıldığı anıtı tahrip edenin veya üzerinden Hammurabi‟nin adını silenin lanetleneceğinden bahsedilmektedir114.
Hammurabi Kanunu‟ndaki hükümler, kanun metninde birbirleriyle ilintili olarak sıralanmışlardır. Bu sayede kanunu bölümlere ayırmak mümkün olmaktadır. Kanundaki hükümleri türlerine göre aşağıdaki şekilde bölümlere ayırabiliriz.




Bu içerik Gerçek Tarih Kulübü tarafından oluşturulmuştur.İçeriğin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

Etiketler: , , , , , , , ,